Ramazan ayının rahmet, bereket, huzur, mağfiret ve duygu yüklü havasını teneffüs etmek üzereyiz. Hikmet dolu sahurlarıyla, şükür ve paylaşımın zirveye ulaştığı iftar sofralarıyla, ibadetin coşkuya dönüştüğü teravihleriyle hayatımıza ayrı bir derinlik ve zenginlik katmaktadır Ramazan ayı.
Bunların içinde orucun, şüphesiz ayrı bir yeri vardır. Kul ile Yüce Yaratan arasındaki muhabbetin doruğa ulaştığı duygu yüklü bir ibadettir oruç. Kul, oruçta Rabbi ile âdeta baş başadır. “İnsanoğlunun yaptığı her şey kendisi içindir. Oruç müstesna. O benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim…” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 30) kudsî hadisi ile orucun manevî karşılığına dikkat çekilmiştir. Yine, “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu
tutarsa önceki günahları affedilir.” (Buhârî, Savm, 6) sözüyle Efendimiz (s.a.s.), riyadan uzak bir şekilde sadece Allah rızası için tutulan orucun manevî mükâfatına işaret etmiştir.
İnsanı gayri meşru istek ve arzularına esir olmaktan koruyan bir iksirdir oruç. Oruç, bizleri maddi zevk ve şehvetler peşinde koşmaktan alıkoyan bir ilaç gibidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) ayetiyle, hem orucun farz kılınmış bir ibadet olduğuna hem de onunla gerçekleştirilmek istenen hedefe işaret edilmektedir ki bu da kötülük ve günahlardan uzak durmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, ‘ben oruçluyum’ desin.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29) buyurmaktadır. Gerçekten şuurlu ve şartlarına riayet edilerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse kavgalara, çirkinliklere, kötü sözlere, günah ve isyanlara karşı iç alemini kapatmıştır. Onun sadece midesi değil aynı zamanda dili, eli, gözü, gönlü, bütün uzuvları bu tür olumsuzluklara karşı iftarı olmayan bir oruçtadır. Onun dilinin iftarı, güzel sözdür; gönlünün iftarı, güzel duygulardır; elinin iftarı, onu hayırlı işlerde kullanmaktır; gözünün iftarı, güzelliklere bakarak Yüce Rabbinin kudret ve kuvvetini anlamaktır. Aklının iftarı, insanlığa huzur verecek bilgi ve düşünceler üretmektir.
Rahmetin sağanak sağanak yağdığı Ramazanda, Peygamberimizin ifadesiyle; “…cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhârî, Savm, 5; Müslim, Sıyâm, 1) Bizler, açılan cennet kapılarını kapatır, kapatılan cehennem kapılarını açar ve zincire vurulan şeytanların bağını çözersek, fert ve toplum olarak bu rahmet ayından gerektiği şekilde istifade edemeyiz. Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.), “Oruçlu kimse, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmediği sürece, Allah’ın, onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8; Ebû Dâvûd, Sıyâm, 25) buyurur.
Zekâtlar, sadakalar, yardımlaşmalar, ziyaretler, kötü alışkanlıkların ve çirkin sözlerin terk edilmesi gibi ibadetler, cennetin kapısını aralamaz mı? Çirkinliğe, kötülüğe ve Allah’a isyana karşı oruçlu insan, güzellikler bahçesi cennetin konuğu olmaz mı?
Geliniz, bizler Ramazan ayını değil, Ramazan ayı bizleri değiştirsin. Ramazanın sade, huzurlu, mütevâzi ve manevî iklimini bozmamaya özen gösterelim. Oruç bizi terbiye edip her türlü aşırılıktan ve kötü alışkanlıklardan arındırsın. Ahlakımızı, kişiliğimizi ve ilişkilerimizi orucun hikmeti ve rahmetiyle onaralım. Ramazan ve oruç vesilesiyle iyi bir insan ve kaliteli mümin olmanın yollarını arayalım. Oruçlarımızın; Rahmet Peygamberi’nin, “Bir kimse Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah bu tutulan oruç sebebiyle o kimsenin yüzünü cehennem ateşinden yetmiş sene sürecek mesafelik yere uzaklaştırır.” (Müslim, Sıyâm, 31) hadisi şerifiyle müjdelediği oruçlar olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum…
Not: Bu yazı DİB Yayınları arasında yer alan “Minberden Öğütler” adlı eserden derlenmiştir.