İnsanız yaratılış fıtratımızda vardır, “sana bir sır vereceğim aman kimseye söyleme” diye söze başlarız, ama o an aklımıza gelmez “iki kişinin bildiği sır değildir” atasözünü hep ıskalarız.
Bazen de sırlar tesadüfen ortaya çıkar, bazen de istemeden.
İşte olay böyle başlamış; köyde yaşayan iki genç birbirini sever, ancak aileler arasında düşmanlık olduğu için birleşmeleri münkün görünmüyordu.
İki genç anlaşır ve kaçarlar uzak bir kasabaya yerleşirler bir ev kiralar beraber yaşamaya başlarlar. Aradan beş altı ay geçer bu esnada genç kız hamile kalır ve karnı büyümeye başlar.
Genç oğlan durumdan korkar ve bir sabah işe gidiyorum diyerek evden çıkar ve bir daha eve dönmez.
Bir kaç gün geçer ama kızın eşi dönmez kızcağızın elinde avcunda para da kalmaz ailesine dönecek yüzü de.
En iyisi bir iş bulup çalışımalıyım der, çarşıda dolaşırken bir mobilya mağazadında iş ilanı görür, içeri girer yaşlı bir adam vardır, konuşur ve o gün işe başlar.
Yaşlı adam bu kıza baba şefkati ile ilgilenir her konuda yardımcı olur, bir kaç ay geçtikten sonra kız bir oğlan çocuğu doğurur, aynı gün kızın ailesi hastanede olan kızlarını bulurlar ve bu çocuk kimdendir diye kızı sıkıştırmaya başlarlar kız çaresizlikten mi korkudan mı bilinmez “bu çocuk patronumdan” der.
Kızın ailesi kızla beraber polis karakoluna gider suç duyurusunda bulunurlar, polis memurları yaşlı adamı apar topar karakola getirirler, vazifeli memur getiriliş sebebini söyleyince adam şok geçirir, her ne kadar “ben kıza dokunmadım o benim evladım gibidir” desede nafile, memurlar kızın ifadesini kaale alırlar.
Adam çaresiz üzgün ne yapacağını şaşırır, memurlardan biri yaşlı adamı iyi tanıyor, komisere böyle bir ihtimalin söz konusu olamayacağını söylese de fayda etmiyor. Müştekinin ifadesi söz konusu. Memur yaşlı adama “amca bu çocuk senden değilse hastaneye gidelim babalık testi yaptır” der, bu teklif yaşlı adamın aklına girer “karıma çocuklarıma ve torınlarıma rezil olmaktan kurtulum” der ve hastaneye giderler. Tahliller yapılır, raporlar gelir. Çocuk adamdan değil der, doktor ve devam eder, zaten beyamcanın tıbben çocuğu olamaz der. Adam şaşırır “nasıl yani? çocuğun benden olmadığı doğrudur, ama tıbben çocuğu olamaz demenize bir anlam veremedim yani ben kısırmıyım demek istiyorsun doktor bey” diye sorar.
“Evet beyamca sizin tıbben çocuğunuzun olması imkansız, halk dili ile doğuştan kısırsınız” der.
Yaşlı adam bir yıkım geçirmekte duvar dibine çöker ve kendi kendine mırıldanır “ya evdeki altı çocuğum yani onlar benim çocuklarım değilmi?” der.
Bu rapora inanmaz ve Ankaraya gider, ama maalesef sonuç aynı. Adamcağız genç kızın çocuğu kendisinden olmadığına sevinirken birden evdeki altı evladının kendi çocukları olmadığı gerçeğiyle yıkılmıştı.
Maalesef bazen olaylar hoşumuza gitmese de gerçeklerle yüzleşmekten kaçamayız. Kalın sağlıcakla!